Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
“Bu coğrafyada Yemen'in ağıtları, Sarıkamış'ın ağıtları, Avşar'ın ağıtları devlet olarak yüreklerimizi dağlıyor, Adana'nın nasıl bir gönül iklimine ve ruh derinliğine sahip olduğunun belgeleri ve tanıklarıdır. Adana gibi bazıları gibi şalgamdan şişe, pamuğa kadar sadece portakallıyı, özellikle baharatlısını görmüyoruz.
Bakın bayrak şiirini Adana'da yazan Adana aşığı Arif Nihat Asya, 5 Ocak Adana'nın kurtuluş gününde şöyle diyor: “Her anneye ayrı bir yürek, ayrı bir cesaret. Vatana sadık ve yiğit adamlar verir. Ey yerli turistler. ey güney.” “Adana yolcular için sadece bir koza ya da portakal değildir.” Adana şehitler diyarıdır. Adana, doğruyu söyleyen, doğruyu söyleyen cesur, samimi ve dürüst insanların ülkesidir. Adana Allah adamıdır.
Kaynağını Türkistan'dan alan Adana, Göksu, Seyhan ve Ceyhan nehirleri sadece Çukurova'yı değil, kalbimizi de yıkayan nehirlerdir. Adana Yaylası sadece Toros Dağları'nı değil aynı zamanda Balkan Dağları, Kalanden, Kırım ve Ahıska Dağlarını da kapsamaktadır. Adana sadece coğrafyadan ibaret değil. Bu şehrin her çocuğu aynı zamanda Adana'nın kimliği, tapusu ve vatandaki tüm değerlerimizin mirasçısıdır. Hiç bir Adanalının, özellikle de her Adanalı kardeşimizin bu duyguyla, bu ruhla çalışmadığına inanıyorum.
Özellikle Adana'daki teşkilatımıza bir gerçeği hatırlatmayı yararlı buluyorum. Bulunduğumuz her makam milletimizin bize emanetidir. Bu görevler vatana, millete hizmet etmek üzere bizlere emanet edilmiştir. Hırsın, kibrin, bencilliğin, kimlik kavgalarının bizi bir araya getirmesine izin vermeden, şehrimize, partimize, davamıza sevgiyle hizmet etmektir.
Büyük hedeflerimiz var sevgili kardeşlerim. Bunu başarmak için gerekirse kendimizi, ruhumuzu ayaklar altına alırız. Bu hedefe ulaşmak için gerekirse gece gündüz çalışacağız. Bunun için gerekirse her türlü fedakarlığı yaparız. Muhalefetin bizi sürüklemeye çalıştığı tuzaklara düşmeyeceğiz, samimi siyasetle iş ve hizmet üretmeye, gönülleri kazanmaya çalışacağız. İnsanların kalbindekileri kimse silemez. Unutma. Milletin yüreğinden düşeni kimse kurtaramaz.
Unutma. Bu millete sadece minnet borcumuz yok. Bir de ömür boyu borcumuz var. Bu borcu ödemenin tek yolu partimizi daha da büyütmek, eksiklerimizi tamamlamak, güçlü yanlarımızı güçlendirmektir. Ülkemize daha çok eser, milletimize daha çok hizmet kazandırıyor.
Büyük kongremizin ardından bu yönde büyük bir seferberlik başlatacağız ve seçimlerde en az yüzde 50 oy alma hedefimize odaklanacağız. Sizlerin de Adana'da bu anlayışla çalışmanızı, el değmemiş bir ev, el değmemiş bir gönül bırakmamanızı istiyorum. Rabbimiz insanın ancak yaptığının karşılığını alacağını söylüyor. Biz de muhalefet gibi vizyon ortaya koymadan, program geliştirmeden, proje düşünmeden siyaset yapamayız.
Rakipte kart oyunu oynayanların içler acısı durumuna bakarken “tamam” diyemeyiz. Hiçbir AK Partili sadece başkalarının zayıf noktalarından yardım umma zihniyetiyle hareket edemez.
Ne yapıyorsak kendi çabamızla yapmalıyız. Ne kazanıyorsak onu hakkıyla kazanmalıyız. Gözümüzü, gönlümüzü milletimizden ayırmadan, milletimizin gösterdiği doğrultuda daima daha fazlasını başarmak için çabalamalıyız. Rahmetli Neşet Ertaş'tan ilham alarak her zaman söylediğim gibi “Bu yolda aşkla çalışanlar asla yorulmazlar”. Hep birlikte son nefesimize kadar bu kutlu yolda yorulmadan yürümeye devam edeceğiz. Bunu bu odada bir kez daha söylüyorum. Allah bize ömür verdiği sürece, Adana ile birlikte tüm Türkiye'ye hizmet etmeye, 85 milyon insanın tamamına hizmet vermeye devam edeceğiz. Her şeyden önce 14 Ağustos 2001'deki şevkle, duraksamadan, rehavete kapılmadan çalışmanızı rica ediyorum.
Bölgemizde tarihi gelişmelerin yaşandığı bir dönemde il konferansımızı kutluyoruz. Baas rejiminin Suriye'de 61 yıllık zulmü ve 14'üncü yılına giren kanlı savaş nihayet sona erdi. Suriyeli kardeşlerimiz özgürlükleri uğruna 1 milyon insanı feda etti. Ancak 14 yıl boyunca rejimin vahşi saldırılarına sabırla direnmekten asla vazgeçmediler. İnsanlığımızın ve kardeşliğimizin sınandığı bu süreçte inancımıza, kültürümüze, tarihimize uygun bir politika izledik.
Ne yaptık? Mazlumlara kucak açtık. Zavallı adamın elini tuttuk. Yetime sahip çıktık. Biz de masamıza göçmenlere yönelik bir tabak koyduk. Misafirin bir nimet ve rahmet olduğu inancıyla hareket ettik. Hatırlayın, biz mazlumlara, muhtaçlara, mağdurlara destek verirken, 14-28 Mayıs seçimlerinde karşımızdaki aday ortaya çıktı ve kampanya vaadi olarak hepsini geldikleri yere geri göndereceğimizi söyledi. Suriye'deki baskı, işkence, katliam ve terörden kaçıp ülkemize sığınan bu mazlumları sağa sola etiket yapıştırarak hedef aldılar. Güya Hitler'inkine benzer yöntemlerle siyaset yapıyorlardı. Peki sonunda ne oldu? Milletimiz bu zulme, bu vicdansızlığa, bu nefret siyasetine gereken cevabı sandıkta vermiştir. Daha sonra grubu oturduğu koltuğu altından kaldırdı. Artık kimse kapısını çalmıyor, yüzüne bakmıyor. Türk siyasi tarihinin tozlu raflarında kötü bir anı olarak unutuldu. Biz bize yakışanı yaptık. Nefret politikası izleyenler kendilerine yakışanı yaptılar. Sonunda kazanan merhamet, dayanışma ve kardeşlik oldu. Sabrın kurtuluşa yol açtığını Suriye krizinde de gördük. Kim sabrederse Allah ona büyük bir zafer nasip etti.
Bugün Arap, Kürt, Türkmen, Çerkes, Hıristiyan, Dürzi, Nusayri ve diğer tüm unsurlarıyla Suriye özgürleştirilmiştir. Üstelik misafirlerimiz 13 yıllık hasretin ardından evlerine başları dik dönüyorlar. Kendi ülkelerine gönüllü olarak dönmek isteyen kardeşlerimize gerekli kolaylığı sağlıyoruz ancak kimseyi buna zorlamıyoruz. Ülkenin yeni yönetimi tüm dinleri, mezhepleri ve etnik grupları kucaklayan ılımlı bir anlayış sergiliyor. Yeni yönetimin Suriye'nin siyasi ve coğrafi birliğinin sağlanması yönündeki samimi çabalarını takdirle karşılıyoruz. Bu gelişmeyle birlikte Suriye'yi sindirimi kolay lokmalara üç parçaya bölme planı çöktü.
Suriye'nin yaşadığı ağır yıkım ve acıları hızla geride bırakıp yeniden bütün, güçlü ve müreffeh bir ülke haline gelmesi için Türkiye olarak kardeşlerimize her türlü desteği vereceğiz.
Suriye'den sonra yüreğimizdeki ateşe su döken Gazze'den de olumlu haberler aldık. Yoğun çabalarımız ve önerilerimiz sayesinde Filistin direniş hareketi Hamas ile İsrail arasında ateşkes anlaşmasına varıldı. 15 ay sonra Gazze halkının biraz daha rahat nefes alacağını umuyorum. Burada şunu söylemek gerekiyor. 467 gündür devam eden soykırım ve katliama rağmen İsrail hükümeti Gazze'deki kardeşlerimizin direnme iradesini kırmayı başaramadı. Dikkatinizi çekiyorum. 363 kilometrekarelik alanda hapsettikleri yaklaşık 2 milyon kardeşimizi aylarca bombaladılar. Çocukları öldürdüler, hastaneleri yıktılar. Okulları, camileri, kiliseleri enkaz haline getirdiler. Doktorları, sağlık çalışanlarını, gazetecileri korkakça katlettiler. Yiyecek almak için sıraya giren sivilleri ve insani yardım taşıyan kamyonları vurdular. Çocukları açlığa mahkûm edip ölmelerini seyrettiler. 467 gün boyunca Gazze'de her türlü zulmü, zulmü, vahşeti gösterdiler. Ama Gazze'deki kardeşlerimize diz çöktürmeyi başaramadılar.
Çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere 50 binin üzerinde masum insan şehit oldu. 110 binden fazla sivil yaralandı. 10.000'den fazla Gazzelinin nerede olduğu hala bilinmiyor. Geçtiğimiz yüzyılın en büyük soykırımlarından biri 467 gün boyunca tüm dünyanın gözü önünde yaşandı. Bütün bunlara rağmen Filistin halkı vazgeçmedi. Vazgeçemedi, diz çökmedi, pes etmedi.
İsrail'in, özellikle de Netanyahu'nun ateşkes ihlalleri konusunda uzun bir geçmişe sahip olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu sefer buna izin verilmemeli. Gazze'de geçmişe dönmemek için herkes üzerine düşeni yapmalı ve İsrail'e sürekli baskı uygulanmalıdır. Biz Türkiye olarak 467 gün boyunca Gazze'deki kardeşlerimizi bir an bile yalnız ve sahipsiz bırakmadığımız gibi, ateşkes döneminde de Gazze'nin kanayan yaralarını sarmak için tüm kaynaklarımızı seferber etmeyi umuyoruz.
Savaşları, insanlığa karşı suçları işleyenlerin birer birer hesap vermeleri için mücadelemizi artarak sürdüreceğiz. Buradan Gazze'deki kardeşlerimizi ülkem, milletim ve teşkilatım adına bir kez daha sevgiyle selamlıyorum. İsrail işgalci bir güç olduğundan, tüm bu işgalci güçlere karşı topraklarını ve onurunu kahramanca savunan Gazze'nin yiğit evlatlarına Allah'tan rahmet diliyorum. Desteğimiz ve dualarımız Filistinli kardeşlerimize gidecek.
Ayrıntılar yakında…